Karasite

Sanat, Edebiyat, Politika ve Diğer Her Şey Üzerine Bir Seçki

  • ANA SAYFA
  • POLİTİKA
    • Ernesto Che Guevera
    • Noam Chomsky
    • Proudhon
  • EDEBİYAT
    • Italo Calvino
      • Görünmez Kentler
      • Palomar
    • Ursula Le Guin
    • Léo Ferré
    • Araştırma/Deneme
    • Türk Şiiri
      • EDİP CANSEVER
  • SANAT
    • Murat Erkan
    • Ercan Süelden
  • KİŞİSEL
    • Fotoğraflar
      • Artvin
      • İstanbul
      • Boncuk
    • Gereksiz Şeyler
  • DİĞER
    • İçmimar Levent Parman
  • BİZE ULAŞIN

Proudhon’un Anarşizmi

Proudhon’un temel düşüncesi, adalettir. Proudhon’daki adalet düşüncesi, bireysel sınırları aşmakta, toplumsal yaşamı kapsamaktadır. Yalnız onun sözünü ettiği adalet, daha çok, tanrısal adalet olarak belirmektedir.. “Toplumları yöneten bu adalettir, siyasal yaşamın merkezi de odur.” Proudhon, bu adaletin gereklerinden hareket ederek özel mülkiyete karşı çıkar. Mülkiyet insanların zararınadır; çünkü işsizliği, üretim fazlasını, iflasları, yıkımları o doğurur. Proudhon, bir yandan özel mülkiyete karşı çıkarken bir yandan da, kollektif mülkiyet kavramını eleştirir. Ona göre, liberal rejimde güçlüler zayıfları sömürmekte, komünist rejimde ise zayıflar güçlüleri ezmektedir. Öyleyse mülkiyet olmamalıdır.

Proudhon’a göre, birbirlerinin özgürlüklerine saygılı insanlar arasındaki tek ilişki özgür biçimde yapılmış bir sözleşmenin getirdği zorunluluklara dayanan ilişkidir. Kendi hukuk kurallarına göre kurulmuş olan ve bireylerin yetkisini aşan devlet her türlü meşru temelden yoksundur. Zaten otorite demek baskı demektir; üstün iktidar demek, mutlak iktidar demektir. Bu böyle kabul edilince otoritenin savunucuları ister tutucu olsunlar ister sosyalist bunun o kadar önemi yoktur. Proudhon “insanın insan tarafından yönetilmesi köleliktir” der ve ekler “parti olmamalı, otorite olmamamalı, bunların yerine insanın ve yurttaşın mutlak özgürlüğü olmalı”. Bu sözler Proudhon’un anarşizmini açık saçık ortaya koyan örneklerdir.

Proudhon’un iddialı anarşizmi, mülkiyet konusunda yazdıklarından da anlaşıldığı gibi temelsiz değildir. Anarşi “pozitif”tir. Bu anarşide “özgürlük, düzenin kızı değil, düzenin anadıdır”.

Proudhon yaşamın temel kuralı olarak karşıtlığı, uzlaşmazlığı alır. Hegel’in çelişkilerin bir sentezde çözümlendiği konusundaki düşüncesine karşı çıkar. Proudhon “karşıtlık çözümlenmez” der. Ona göre devlet, birbirine karşı toplumsal güçlere egemen olmak için bütün özel girişimleri yok etmeye çalışmaktadır. Oysa her türlü dış müdahaleden, koruyucudan kurtulmuş bir toplumda denge kurulabilir. Pozitif Anarşi iktisadın siyasete üstünlüğü ile sağlanacaktır, hükümet iktisadi organizma içinde eriyip yok olacaktır.

Proudhon, ailenin, törelerin ateşli savunucusudur. Törelerin dokunulmazlığı, evliliğin kutsallığı, ailenin düzeni söz konusu olduğunda tutucudur. “Aile kurumuna yapılan her saldırı adalete karşı, halka, özgürlüğe ve devrimme bir saldırıdır” der. Burjuvaziyi, ahlakı elinde tuttuğu için değil, onu özünden ayırdığı için eleştirir ve aileyi küçük düşürdüğü için suçlar.

Öte yandan adalete olan sarsılmaz inancı onu şiddete dayanan bir devrim önermekten de alıkoyar. Pozitif Anarşizm barışçı bir evrimciliği öngörür. Proudhon “kendi olanaklarımız ölçüsünde adaleti gerçekleştirerek bu evrimi hızlandırmak bizim elimizdedir” der.

Etkisi derin ve uzun süreli olan Proudhon “Anarşizmin babası” ve en etkili temsilcisi sayılır. Proudhon’un bireysel özerklik savunusu hala etkisini duyurmaktadır. Marksçılığa karşı çıkanlar için Proudhon’un düşünceleri dayanak olmuştur. Proudhon, sentezin karşısına dengeyi, zorlamanın karşısına özgürlüğü koyarak Karl Marks’tan ayrılır.

Gelişim Yayınları, Devrimler ve Karşıdevrimler Ansiklopedisi’nden alınmıştır.

Posts navigation

← Biyografisi
Pierre Joseph Proudhon ve Düşünceleri →
  • Copyright

    Bu sitedeki her türlü dökümanı istediğiniz gibi kullanabilirsiniz.

    Herhangi bir dökümanda telif haklarını çiğnediğimizi düşünüyorsanız lütfen önce bize haber verin, düzeltiriz.

Proudly powered by WordPress Theme: Parament by Automattic.